Hafıza dediğin aslında neydi? Salman düşünüp yazarken, birçok şeyin üzerini çizerken, hafızayı sadece bir arşiv gibi görmenin onu fazlasıyla basite indirgemek olduğunu fark etti. Hafıza bundan çok daha fazlasıydı. Uygun betimlemeyi ancak günler sonra bulabildi: Hafıza görünmez bir şehirdi. Birkaç eğlence mahallesi, gizli kuytuları, her türden tamirhaneleri, bir mezarlığı, bir morgu, bir krematoryumu, azizler için birkaç tapınağı, korkup kaçınılacak karanlık bölgeleri, bir müzesi, nefret edilenler için zindanları, buzhaneleri, eski maceraların ısıtıldığı kalorifer kazanları ve sulanan, bakılan veya ihmal edilen bahçeleri vardı. Bilimin bütün çabalarına rağmen, bu tuhaf hafıza şehrinin işleyişi, tıpkı okyanusların karanlık dehlizleri gibi sırlarını koruyordu.
Sophia gençliğinde Kerim’e âşık olmuş ancak aile baskısı sonucunda zengin bir kuyumcuyla evlenmiştir. Yıllar sonra Kerim işlemediği bir cinayetle suçlandığında Sophia onun hayatını kurtarır ve Kerim bir gün ihtiyacı olursa canı pahasına da olsa onun yardımına koşacağına söz verir.
Bu olaylar hafızanın tozlu raflarında yıllanmışken, Arap Baharı öncesindeki sessiz fırtınanın ortasında Sophia’nın biricik oğlu Salman, Roma’daki sürgününden, çok özlediği vatanı Şam’a döner. Ancak bir yandan ailesi ve dostlarına kavuşup çocukluğunun mahallelerinde gezmenin heyecanını, bir yandan da memleketindeki değişimin şaşkınlığını yaşayan Salman’ı tehlikeli günler beklemektedir; bir sabah gazetede kendi fotoğrafını, altında da bir cinayetten arandığı haberini görünce tuzağa düştüğünü anlar. Canını kurtarmak için saklanıp izini kaybettirmeli ve ülkeden yeniden kaçmalıdır. İşte, Sophia, onca yılın ardından aşkı başka biriyle yeniden keşfetmiş olan Kerim’in sözünü böyle hayati bir günde anımsayacaktır.
Rafik Schami, Doğu masallarının canlılığını Avrupa edebiyatının keskinliğiyle bir araya getiren incelikli ve şiirsel üslubuyla hem çok yakınımızdaki bir topluma benzersiz bir bakış sunuyor hem de toplumsal fırtınaların ortasında bile umudu ve cesareti yeşertip hayat kurtarabilen aşkın gücünü anlatıyor. İyilik ve kötülük, sevgi ve nefret, sadakat ve ihanet arasında çok hassas bir denge kuran Sophia tüm insanlar için anlayış ve uzlaşının bir hayal değil, gerçekleştirilebilir bir hedef olduğunu hatırlatıyor.
Övgüler:
Olağanüstü bir edebiyat eseri. Die Zeit
Schami birinci sınıf bir romancı. Frankfurter Rundschau
Schami’nin dördüncü romanı, kaybedilip yeniden bulunan aşklar, özverili dostluklar ve beklenmedik ihanetlerle örülü, elli yıllık bir hikâyenin etrafında dönüyor. Sophia, kötülükler kadar pek çok iyiliğin ve güzelliğin de anlatıldığı, derin ve çok katmanlı bir roman. Göç edebiyatı genellikle kayıp hissiyle doludur ancak Schami’nin hikâyesi pişmanlığı değil, hoşgörülü ve kozmopolit bir dünyada neşe, umut ve sevgiyi vurguluyor. Library Journal
Zarif ve sağduyulu bir kalemin elinden çıkmış bu destansı roman, pek çok anlatıyı bir araya getiriyor; kapsamlı biyografiler, anılar ve aşk hikâyeleriyle, yozlaşmış şimdiki zamana karşı dolu dolu hatırlanan geçmişi yüceltiyor. Devrim ve diktatörlük, inanç ve felsefe, aile ve hasımlar ile sayısız aşk ilişkisini katman katman işleyen Schami, insanlığı siyasetin üzerine çıkarıyor. Kara mizah parıltılarıyla aktardığı bir işkence sahnesinden, bisiklete binen yaşlı bir kadının ayıplanan neşesine kadar, en sessiz sahnelerinde roman en etkileyici doruklarına ulaşıyor. Bir sürgünün gözünden aşk, kayıp ve nostaljiye dair çarpıcı ve güçlü bir eser. Kirkus Reviews
Çevirmen
Sevinç Altınçekiç
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli