“Eğer bir gün bu çatışmalı sürecin muhasebesi yapılacak olunursa görülecektir ki PKK’nin Kürtlere verdiği zarar, 1930’lardaki Stalin’in Ruslara verdiği yıkıma benzerdir.”
“Örgüt ortamlarında bir tek ölüler seviliyor. Bundan dolayıdır ki koğuşumuzdaki eğitim odasının duvarında ‘Aramızda en iyilerimiz bizim için öldüler.’ yazıyor.”
Aytekin Yılmaz’ın eşsiz anlatımıyla, Abdullah Öcalan’ın 1998 yılında Şam’dan Yunanistan’a, oradan Moskova'ya ve ardından Roma’ya geçişine, en sonunda Kenya’da tutuklanıp İmralı’da son bulan trajik hikâyesine tanık olacaksınız. Bununla birlikte ele geçirildiğinde yirmi yıldır eline silah almamış, iki gün dağda kalmamış, bir defa olsun çatışmaya girmemiş ama dünyanın en büyük gerilla örgütünün lideri haline gelmiş Abdullah Öcalan’ın oluşturduğu örgüt ve mücadele ortamına şahitlik edecek ve kitabı elinizden düşüremeyeceksiniz.
Son Diktatör, PKK ve Öcalan üzerinden Türkiye’nin örgüt kültürünü ve psikolojisini analiz eden, içeriden bir bakış. Aytekin Yılmaz’ın anıları, örgüt adı fark etmeksizin silaha bulaşmış ve şiddeti kurtuluşun tek yolu olarak gösterenlerin şiddet sarmalına nasıl teslim olduklarını gözler önüne seren, alanındaki tek eser olma özelliğini taşıyor.
Elinizdeki eser, literatüre “İkinci el diktatör” ve “İkinci el toplama kampları” gibi yeni kavramlar kazandıran yazarın başyapıtı niteliğinde.
“Önderliği dinlemeyen cehenneme gider. Onunla oynayanı korkunç bir son bekliyor.”
Abdullah Öcalan
Yazar Hakkında:
Aytekin Yılmaz, 1967’de Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin Ortayazı köyünde doğdu. Ortaokulu bitirdi. Siyasi nedenlerden dolayı yaklaşık 10 yıl hapishanede kaldı. Hapishanede kaldığı yıllarda “Bilene fakültedir hapishane koğuşları” sözüne uygun biçimde değerlendirdi. 10 yıl boyunca kitaplar okudu, günlükler tuttu, araştırmalar yaptı. Hapishanede yazdığı çalışmalarını dışarı çıktıktan sonra yayımlatabildi. “Yoldaşını Öldürmek” kitabıyla görmezden gelinen sol örgüt hapishanelerini ve örgüt içi infazlarını yazdı.
Kitaplarında hapishaneleri konu etmiş olsa da esasında son 40 yıllık çatışmalı süreci edebî bir üslupla anlatmaya çalıştı. “Kürt dağındaki savaşın içini içeriden anlatmak istiyorum, dağın içini konuşmamız lazım.” sözü çerçevesinde kaleme aldığı “Dağbozumu”, “Sığınamayanlar” ve “Ernesto’nun Dağları” romanlarıyla ilgi gördü.
Aytekin Yılmaz yazın literatürüne “Hapishane içinde hapishane”, “İkinci el toplama kampları”, “İkinci el Diktatör” gibi yeni kavramlar kazandırmış bir yazardır. Sol mahallede tabu sayılan ve yüzleşme cesareti gösterilemeyen sorunların üzerine cesaretle giden yazar, geçen yıl (2019) yayımlanan “Onlar Daha Çocuktu” kitabıyla PKK’nin dağa çıkarıp savaştırdığı çocuklar sorununa dikkat çekti. Bu kitap yayınlandıktan sonra, dağa çıkarılmış çocuklarını arayan aileler, HDP kapısı önünde eylemlerine başladılar ve “Diyarbakır Anneleri” adını aldılar. “Çocuktan özgürlük savaşçısı yapan karanlığı konuşmalıyız.” diyen Aytekin Yılmaz, çocuklarını isteyen bu annelerin ezber bozduğunu söyleyerek bu ailelerin girişimini destekledi.
Aytekin Yılmaz aynı zamanda sivil bir aktivisttir. 2001 yılında hapishaneden çıkar çıkmaz, hapishanelerde koşulların daha iyi olması için bazı sivil girişimlerin başlatıcısı oldu. Mahpusların şiir ve öykülerinin yayınlanacağı “Mahsus Mahal Dergisi”nin kuruculuğunu ve sorumluluğunu üstlendi. Dergi bu anlamıyla ilk hapishane ve edebiyat dergisi oldu. Yazarları hapishanede şiir ve öykü yazmaya yeni başlamış olan genç yazarlar olan dergi, bu özgün haliyle dışarıdan içeriye bir köprü görevi üstlendi. Aynı zamanda ‘Mahsus Mahal’, hapishanelerin ortak kullanım alanlarında sanat atölyelerinin yapılmasına öncülük etti.
Aytekin Yılmaz, 2008 yılında kendisi gibi eski mahpus bir grupla birlikte “Mahsus Mahal Derneği”ni kurdu. Bu derneğin amacı, hapishanelerde hak savunuculuğu yapmak ve koşulları iyileştirmektir. Derneğin ilk projelerinden biri “Eski Mahpusların Topluma Yeniden Katılımı Projesi”dir.
Aytekin Yılmaz’ın eserlerinin geneli
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli