Fatma Öğretmen, “Matematik hayattır,” derdi. O da “Bu kadının matematikten başka hayatı yok,” diye düşünürdü.
“Matematiği bilirseniz kimse sizi aldatamaz.”
Adımlarını örümcekler gibi sağa sola açarak atıyor, zaman zaman durup dinleniyorlardı. Taşlı arazide saatlerce yürüdüler. Zorlu bir tırmanıştan sonra düzgün taşlarla örülmüş, kemerli, büyük bir girişin önüne geldiler ama kapı paramparça edilmişti.
Oyuğu çevreleyen taşları kontrol edince taşların birbirine geçmeli olduğunu anladılar. Daha az bir kuvvetle taşlar yerinden oynayıp paldır küldür arkaya düşüyordu.
Konuşurlarken ikinci bir gök gürültüsüyle irkildiler. Ardından yağmur sağanağı başladı.
Şimdi Ruh Ata’dan alacakları iç güçle yol almanın ve ezoteriklerin elinden Büyük Kağan’ı kurtarmanın zamanı idi.
Kaleye yaklaştıklarında kaleden birçok insanın atlarla çıktığını, atlardan birinin üzerinde yüzükoyun yatırılmış birinin bağlı olduğunu, etrafının kılıçlı kişilerce çevrildiğini, kaleden çıkan yüzlerce atın batıya yöneldiğini gördüler.
Rahan bir filmde gördüğü sahneye özenerek yere uzandı. Kulağını toprağa dayadı. Endişeli bir yüzle “Ses gittikçe artıyor,” diye mırıldandı. “Saklanmamız lazım.”
Dizginlerini çektikleri atların yönünü nal izlerinin gittiği tarafa çevirdiler. Atları koşturmaya çekindikleri için onları kendi hâline bıraktılar.
Yazar Adı
Gülden Aydın Tekelioğlu
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli