Kaktüs Çiçeğinin Sürgünü Halep-İstanbul

Rima’nin artik bu dünyada sahip oldugu tek esya üzerindeki pembecik entarisiyle pabuçlariydi. Bilinmeze dogru çikacaklari sürgün yolculugunda yanina alabilecegi ne bir valizi ne bir çantasi ne bir poseti vardi, ne de bunlarin içini doldurabilecegi esyasi. Sadece entarisinin küçücük cepleri. Sarilip vedalasabilecegi bir insan ya da bir meyve agaci da yoktu. Kösede dikenleri ve rengini yitirmis çiçekleriyle boynu bükük duran bir kaktüs sadece... Rima, dikenlerine aldirmadan ve hiç tereddüt etmeksizin kaktüs çiçegine sarildi, dibinden aldigi bir avuç topragi pembe entarisinin ceplerine doldurdu. “Güle güle kaktüs! Güle güle Suriye!”Ismail Keskin, yanibasimizdaki kirli savasta yitip giden mülteci çocuklarin hikâyelerine omuz veriyor. Halep’ten Gaziantep’e, oradan Istanbul’a, oradan da Edirne ve Meriç’in öte kiyisindaki Evros’a uzanan bu roman, son üç yilda mülteciler ve insan haklari ihlalleri üzerine yazilmis raporlardan yola çikarak kurgulandi. Savasin milyonlarca kisiye yasattiklarina kelimelerle sahit olurken, barisin ve hayatin degerini içinizde hissedecek, “Savasa karsi herkes bir sey yapabilir!” diyeceksiniz. Ve bakalim güzel yüzlü ürkek ceylan Rima’yi ve Kaktüs ailesini kurtarabilecek misiniz? Ya da kurtaracak misiniz?