“Faşizm, ham siyasi şiddet biçimlerini idealleştirir ve uygular.
Oysa popülizm bu yaklaşımı teoride ve çoğu zaman pratikte
benimsemez. Bu nedenle popülizm ve faşizmi aynı şeymiş gibi
konuşmak sorunludur. İkinci Dünya Savaşı’nda faşist güçlerin
çöküşünün sonrasında ilk kuşak popülistler yalnızca diktatoryal
faşizmi değil, aynı zamanda aşırı siyasi şiddeti, ırkçılığı,
antisemitizmi, topyekûn savaş ve militarizmi de reddettiler.”
Günümüz politik dünyasında lider merkezli otoriter hareketler
ve siyasetleri anlamlandırmak için çeşitli kavramsallaştırmalara
ve teorik müdahalelere başvuruyoruz. Bir yandan da geçmişin
izini sürerek bu “küresel otokratların” tarihsel muadillerini ve
benzerlerini keşfediyoruz; Adolf Hitler’e, Benito Mussolini’ye,
Francisco Franco’ya benzeyen, onların “uğursuz” mirasını
sahiplenmeye hevesli çağdaş otokratlarla baş etmeye
çalışıyoruz.
Tarihçi Federico Finchelstein, Faşizme Heves Etmek’te bu kez
tarihsel faşizm ve popülizm arasındaki farkı ortaya koyarken, bu
farkın bizi hiç de rahatlatmaması gerektiğini söylüyor. Faşist
tehdidin kapıda olduğunu, bildiğimiz ve geleneksel anlamıyla
faşist diyemeyeceğimiz faşizm heveslilerinin, çeşitli politik
formlar içerisinde, faşizmin tahrip edici gücüyle eşdeğer
antidemokratik siyasetlerinin çağdaş demokratik politika
açısından ne tür tehlikeler arz ettiğini hatırlatıyor. Küresel
otoriter manzarayı daha isabetli kavramak için iyi bir rehber...
Yazar Adı
Federico Finchelstein
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli