Ellen Marie Wiseman’ın usta kaleminden dökülen bu dört kitap güçlü mücadeleye, sevgiye, bağlılığa ve umuda yazılmış destanlar niteliğindedir.
Yetim Koleksiyoncusu
Gelmiş geçmiş en güçlü ilaç, sevgidir…
1918 yılının güzel bir sonbahar gününde başlamıştı her şey. Ben, annem ve henüz küçücük birer bebek olan ikiz erkek kardeşlerimle sanki babam hâlâ savaşta, bir zamanlar adına vatan dediğimiz bir cehennemin ortasında değilmiş gibi o büyük kutlamaya katılmıştık. Sinsice yayılan küçücük bir virüsün, sadece birkaç gün içinde her şeyi değiştireceğinden, o an önem verdiğimiz, kutladığımız, sevdiğimiz şeyleri, etrafımızda dönüp duran, gülen, nefes alan, şarkı söyleyen tüm bu hayatları birer birer hayat sahnesinden sileceğinden habersiz bir şekilde o mahşeri kalabalığın içindeydik.
Biliyor musunuz? Benim annem sabah güneşi gibi kokardı. Sıcacık gülüşü içimde buz tutmuş tüm korkuları teker teker eritip yok ederdi. Bilseydim… Ah, keşke bilseydim annemin ellerini son kez tuttuğumu. Ona daha sıkı sarılır, beni, kardeşlerimi bırakıp gitmemesi için yalvarırdım. O kalabalığa girmemek, sonsuza dek evimizin güvenli duvarları arasında kalabilmek için ne gerekirse yapardım.
Ancak şimdi, annemin bedeni yatağında cansız bir şekilde yatarken ve kardeşlerim açlıktan kıvranarak ağlarken bir seçim yapmak zorundayım. Hayatlarımızı ve görünmez bir iple birbirine bağlıymış gibi duran kaderlerimizi tamamen değiştirecek bir seçim. Evet, korkuyorum, hem de çok ama güçlü olmaktan başka şansım da yok. İnancın, sevginin gücüne inanmalıyım. Çünkü gelmiş geçmiş en güçlü ilaç sevgidir. Bunu biliyorum ve dünya dönmeye devam ettiği sürece bu asla değişmeyecek.
Ben, Pia Lange ve bu, benim hikâyem.
Ellen Marie Wiseman’ın usta kaleminden dökülen Yetim Koleksiyoncusu, dünya nüfusunun üçte birini etkileyen, ölümcül bir pandeminin tam ortasında verilen güçlü mücadeleye, sevgiye, bağlılığa ve umuda yazılmış bir destan.
Beyaz Filin Gözyaşları
Hiç sahip olmadığınız bir sevgiyi özlediniz mi?
Dört duvar arasına hapsedilmek nasıl bir duygu bilir misiniz? Benim tanıdığım tek dünya, bu tavan arası. Keşke pencere açık olsaydı da dışarının havasını içime çekebilseydim dediğim ne çok zaman oldu. Bir teleskobum var, dışarıyı ancak bu şekilde görebiliyorum. Anneme göre sokağa çıksam insanlar benden korkarmış. Lanetli, ucube bir çocukmuşum ben. Odamda kendime bakabileceğim bir ayna yok. Bedenimden tenimin bembeyaz, saç uçlarımdan da saçlarımın sarı-beyaz renginde olduğunu görebiliyorum. Gerçekten çok mu çirkinim?
En çok istediğim şey kitaplarda resimlerini gördüğüm sirke gitmekti. Ama hayalini kurduğum o sirkin benim kabusum olacağını nereden bilebilirdim ki? Rüzgârın ilk kez tenime değdiği o akşamda bir sirke satıldım. Hem de öz annem tarafından… Keşke ailem beni sevseydi. Keşke annem kızım deyip saçlarımı okşasaydı ama ben bir ucubeyim…
Şimdi en yakın arkadaşım bir fil. Farklı olsak da tutsak edildiğimiz dünyada döktüğümüz gözyaşı bile aynı. Kim miyim? Ben, Lilly Blackwood, ne kadar görmezden gelirseniz gelin benim gibi dışlananların sesi olmaya devam edeceğim…
Beyaz Filin Gözyaşları… Yine bir toplumsal olayı konu alan Ellen Marie Wiseman, birbirimizden ne kadar farklı olsak da hissettiğimiz duyguların aynı olduğunu, hayallerimizi yakalamak için mücadeleyi bırakmamamız gerektiğini yürek parçalayan bir dille anlatıyor…
“Wiseman, sevgiye muhtaç iki küçük kızı içeren aile sırlarıyla örülü, elinizden düşüremeyeceğiniz bir hikayeye daha imza atmış. Filler İçin Su’yu sevenler, bu kitaba da bayılacak.”
- Library Journal
Ardımda Kalanlar
"Çıkmazdaysa yüreğiniz, hikayemi dikkatli okuyun, belki de bu sizin hikayenizdir…"
Hiç uçurumun kenarında olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da ayaklarınızın altındaki kaya parçalarının koparak düştüğünü… Ben artık öyle hissediyorum ve gitgide karanlığa düşüyorum. İhanetin en ağırını en yakınlarımdan gördüm. Anne ve babamdan… Tek suçum, onların isteklerine boyun eğmememdi. Tek suçum, onların değil de yüreğimin
Yazar Adı
Ellen Marie Wiseman
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli