“Ne kadar çoksa koyunun sürüsü, yeter ona çobanın birisi...
”“Bu dünyada kendi ayaklarınla yürüyeceksin. Bazen yol sana yürüye-cek bazen sen yola... Başkasının ayaklarıyla yol yürünmez. O ayakları bırak dedikleri zaman, sonra kendi ayaklarını bulamazsın.
”Bu söz orada bulunan herkesin hoşuna gitti ve yüzlerinde bir gülüm-seme rüzgârı esti. Igor, tekrar yanındakilerle kulaktan kulağa konuştu. Sonra bana döndü.
“Son olarak soruyorum ... Savcı hangi dine mensup ? ”
“Efendim, onu da bilmiyorum. Papaz, Haham, Budist Rahib farket-miyor... Her milletten insanlarla düşüp kalkan bir adam. Bu kadar zıt in-sanları bir arada tutan bağlılık ve yapı neydi, orasını ben de anlayamadım. Sözümün doğruluğunun ispatı da kayıtlara bakarsanız görürsünüz ki beni bu hastaneye getiren Rafael, bir Yahudidir. Onu da Savcı’nın yanında tanı-dım. O’da, onun adamıydı Efendim.” dedim.
Baştabib Igor’un kafası allak bullak olmuştu. Yanındakilere bakarak somurttu, sonra birden kahkaha atarak güldü. Diğerleri ise ona tuhaf tuhaf bakıyorlardı.
Igor, derin bir nefes alarak gözlerimin içine baktı. “Son soru...” dedi. “İki kelimeyle bize bu adamı anlat desek, ne derdin?”
“Efendim. Savcı, hayatın tarz verdiği değil, hayata tarz veren biriydi. Ama onun tarzı buydu.
Yani kısaca şöyle söyleyeyim: Savcı hem camiye hem kiliseye mum satan bir adamdı.
” Bu mecliste ilim irfan güzel şeydir de...
Sen sen ol, cehaleti asla elden bırakma.
Petrop Tımarhanesi...
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli