Bir Aldanış, Bir Arayış;
“Hiçbir şey doğru değil, hiçbir şey yanlış değil; her şey, bir hayal ve bir yalan. (…) bir doğru varsa o da acılarımızdır,” demiş Alphone de Lamartine. Acıların bir mutluluğun, sevinçlerin ise bir felaketin habercisi olacağını bilmeden anı yaşar, ana göre tavır alırız. Hayat da bir aldanışın, bir hayalin, bir aldatmacanın yaşattığı tek gerçek olan acıların sahte gösterimidir ve insan bu gösterinin başrolünde olduğunu dahi bile bilmeden yaşar, aldanır, aldatılır ve üzülür.
Ya yaşadığına inanırsın, hayatın kaderin olur ya inandığını yaşarsın inandığın doğrun olur ya da yaşadığını sanarsın ve bu da aldanışın olur. Kaderle, doğrularla ve aldanışlarla geçen hayatı dolduran anlamları, değerleri yanlış konumlandırmışızdır. Bazen her şeye sahipken yoksulluğu, bazen de hiçbir şeye sahip değilken bolluğu yaşıyorsak ya yanlış taşlarla yanlış hamleler yapıyoruzdur ya da yanlış şeylere gereksiz anlamlar yüklüyoruz demektir.
Feda ettiklerin ile veda ettiklerini, elde ettiklerinden çıkardığında sana kalanı ne ile doldurduğun, ne ile yaşadığın seni sen yapan tek şeydir. İşte bu yüzdendir ki; bu hayatı nasıl yaşadığın ve hayat adına ne yaptığın bir varoluş meselesidir.
Mutluluk; ne için var oldun? Ne ile var oldun? Ne ile yok olacaksın? Sorularına verdiğin cevaptır. Mutluluk, sahip oldukların ile yoksun olduklarının çatışması içinde geçen ömrünün arkasından “Değer miydi?” diye sorduğunda “Evet, değerdi,” diyebilmendir. İnsanların yaşamlarına dokunurken, onların umutlarına “değerdim” diyebilmendir. Ayırmadan doğayı, insanlığı, onların bir amaç uğruna bir bütün olarak orada olduklarını bilerek, “onlar da bir değerdir” diyebilmendir.
Mutluluk; bir daha gelsen dünyaya, aynı hatalarınla, olamayışlarınla, pişmanlıklarınla yeni baştan yaşamayı isteyebilmendir. Mutluluk; hayranlıkla baksan da kendine, kendindeki eksikliği, nefretle baksan da ötekine, ondaki kendini görebilmendir. Kısaca mutluluk, yaşamayı bilme, yaşayabilme ve yaşatabilmendir. Hiçbir şey için hiçbir zaman geç değildir ve unutma ki her arayış bir kayboluşun, her kayboluş da yeni bir buluşmanın bir başlangıcıdır.
Bu kitap, etraflarını çevreleyen dünyanın değerleri ile yokluğa sürüklenmiş, ancak yokluğu, varlıkla buluşmuş günümüz dünyasının değerlerinin, aldanma, aldatma ve aldatılma ekseninde kaybolmuş bireylerin hayatını konu etmektedir.
Bu kitap, hiçlik içinde bir varlık olduğunu göstermesi amacıyla cinsiyet, zaman, mekân gibi tüm aidiyetlerden soyutlaştırılarak kaleme alınmıştır. Bu nedenle anlatılan; senin, benin, onun, kısacası hepimizin anlatıl(A)mamış hikâyesidir.
Serhat Ulağlı
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli