Mekke, Allah rasulünün kuracağı dünyanın paradigmasını hayata geçirecek insanın, teşekkül dönemiydi. Şirk ve tuğyan sürecinden geçen insanlık, kerametini yitirmiş, okumasını unutmuş, Allah, insan ve eşya tasavvuru bozulmuş bir hali yaşıyorken Allah Teâlâ, peygamber göndererek bu sürece müdahalede bulunmuştu. Bu, Allah’ın insanlığa vahiy aracılığı ile yaptığı son müdahalesiydi. Allah rasulü, kâinatı yeni bir okumaya tabi kılarak yaşanabilir, vahyin öngördüğü dünyayı oluşturmak için çabaladı. Kuracağı dünyayı inşa edecek insan profilini Mekke’de ortaya çıkaran Allah rasulü, 13 yıl boyunca tevhid, adalet ve özgürlük temelinde bir dünyanın teşekkülünü gerçekleştirecek kadronun oluşum süreci için uğraştı.
Allah rasulü, Mekke’de artık tebliğ ve davetini yapamaz duruma geldiğinde İslam’ın temel şiarlarını yaşam alanında serbestçe ifa edeceği bir yurt aramaya başladı. Habeşistan, Taif ve en sonunda Medine… Medine’yi yurtlanma mekânı olarak karara bağlayıp, Medineli Müslümanların bu hususta verdikleri güvenceyi de hesaba katarak Müslümanların buraya hicret etmesine karar verdi. Müslümanlar, üçer beşer buraya göç ettiler. Allah rasulünün de göç etmesiyle Medine adım adım İslam yurdu olmaya yüz tuttu. Ve Medine, medeniyetin beşiği olarak insanlığın içinde kavrulduğu çorak ve çölleşmiş dünya ufkunun ve sosyal yaşamının aydınlanıp yeşil bir vahaya dönüşmesinin miladı oldu.
Medine’de miladi 6. yüzyıldan bugüne bugünden kıyamete kadar devam edecek olan tevhid, adalet ve özgürlük ekseninde bir dünyanın ilk prototipi oluşturuldu. Kararan dünya ufkunu aydınlatacak, özlemini çektikleri adaleti tesis edecek, haksız ve hukuksuz işleri sonlandıracak kurumsal yapı Medine’den dünyaya taşınacaktı.
Müslümanlar, Medine’de imanın inşa ve ihya döneminden sonra, oluşturulan paradigmanın ete kemiğe bürünme dönemine geçtiler. Medine, Mekke’de oluşturulan çelik iradenin, sağlam temellerde tesis edilen imanın toplumsal düzlemde kurumsal yapıya bürünme dönemidir. Medine, imanın kurumsal yapıya büründüğü dönemdir. Medine, insanlığın kurtuluş muştusunun cemaat ve cemiyet hayatında pratik sahada yaşandığı yerdir. Tevhid, adalet ve özgürlüğün egemen kılındığı bir mecrada cehaletin, şirkin ve putperestliğin karanlığından kurtuluşun nasıllığının pratik sahaya döküldüğü yerdir. İlâhi gerçeklerin aydınlığında nasıl yaşanabileceğinin pratize edildiği yerdir. Kula kulluğun kaldırılıp ahiret endeksli bir dünya yaşamının öğretiye dönüştüğü mecradır. Medine, ebedi kurtuluşa erebilmek için gönderilen son din olan İslâm’ın örnek bir topluluk tarafından nasıl yaşanacağının ortaya konduğu ve İslâm’ın devlet sisteminin kurulup yaşandığı yerdir.
Yaşadığımız dönemler, insanlığın tuğyan ve isyan çölünde helake doğru koştuğu dönemlerdir. Kula kulluğun egemen yaşam tarzı olarak belirginleştiği, her tür haksızlığın işlendiği, hak ve hukukun rafa kaldırıldığı, insanların birbirlerinin kasapları olmaya yüz tuttukları bu dönemler, inanç atmosferleri çölleşen insanlarımızın muhayyilelerinin de karardığı dönemlerdir. Bu dönemler, insanlığın huzur atmosferine ihtiyaç duyduğu dönemlerdir. Tam da böyle bir cendereye mahkûm yaşayan zamane insanlarının Medine’de ete kemiğe bürünen İslam’ın, toplumsal mecrada dünya halklarına kurtuluş muştusu sunup onların kararan muhayyilelerini aydınlatan kurumsal yüzünü iyi öğrenmeleri ve buradan hareketle yaşanılan dönemleri Medine’den aldıkları ilhamla yeniden kurmaları kaçınılmaz vecibeleridir.
Peygamber’in hayatını bu mantıkla okuyup tüm dünya halkları için kurtuluş muştusu olan bu dönemi iyi tahlil etmeliyiz. Ancak buradan aldığız ilhamla dünyayı yeni bir paradigma etrafında yeniden inşa edebiliriz. Bu duygu ve düşüncelerle sizleri “Siyer-i Nebi/Çölleşen Hayatlara Rahmet Yağmuru” kitabının Medine Dönemi ile baş başa bırakıyorum…
Yazar Adı
Mehmet Hanifi Tosun
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli