Hem soykırım dehşetini hem de sağ kalanların peşini bırakmayarak bir ömür süren boşluğu anlatan Şal, Nazilerin elinde eziyet görenlerin kapanmayan yaralarını hatırlamaya çağıran bir davet. Yeğeni Stella ile birlikte yol alan ve küçük bebeği Magda’yı şalına sararak gizleyen Rosa, korkunç bir trajedinin yaşanacağı bir toplama kampına varır. Yıllar sonra, Amerika’da, Rosa Lublin ile karşılaşırız; gözü hâlâ şalında, ölmüş kızına mektuplar yazmaktadır.
“ABD’nin edebi panteonunun Athena’sı”, “Bronx’un Emily Dickinson’ı” ve “zamanının en usta ve incelikli üslubuna sahip yazarlarından biri” olarak betimlenen Cynthia Ozick, çoğumuzun küçük bir mücevher gözüyle bakacağı Şal’da maneviyatından taviz vermeyen bir hikâye anlatıyor.
“Ozick, Cormac McCarthy ve Don DeLillo ile beraber ülkenin yaşayan en iyi kurgu yazarlarından biri.”
-David Foster Wallace
“Ozick, son yıllarda ortaya çıkmış Amerikalı yazarların en iyisi izlenimini bırakıyor bende. Katolikliğin Flannery O’Connor’a verdiğini Yahudilik de Ozick’e verdi: yetkinlik, derinden bir kavrayış, başkaldırı.”
-Edmund White
“Geçtiğimiz yarım asır boyunca kurulmuş en mükemmel cümlelerin bazılarından Ozick sorumludur; o kendine has, kusursuz bir üslupçudur.”
- Giles Harvey, The New York Times
“Bilgeliğini gururla gösteren, öz farkındalığı yüksek bir tarzı olan Cynthia Ozick, yazarların üstadı.”
-Ilan Stavans, Times Literary Supplement
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli