Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar

Jean Wahl ve Alexandre Kojève ile birlikte, Fransa’da Hegel’in felsefesinin yayilmasini ve uzun denebilecek bir süre boyunca düsünce dünyasina hükmetmesini saglamis olan 20. yüzyilin önemli düsünürlerinden biridir Jean Hyppolite.Basyapiti olan Kapital’de kendisini açikça Hegel’in ögrencisi olarak ilân eden ve düsünceleriyle neredeyse yüz elli yildir dünyayi hem düsünsel anlamda hem de pratik anlamda son derece etkilemis bir düsünür olan Marx’in eserlerinin kaynaklari, felsefeyle iliskisi halen önemli bir tartisma konusudur. Bu türden tartismalarin gelip dayandigi asil nokta da Hegel’in felsefesidir, Marx’in Hegel’le olan iliskisidir.Jean Hyppolite, Marx ve Hegel Üzerine Çalismalar’da (1955), Hegel’in felsefesindeki Marksizme kaynaklik etmis olabilecek ögeleri, Marx’in olgunluk dönemi eserlerinin ardinda yatan felsefi varsayimlari, Marx’in Hegel elestirisinin içerimlerini ve bu elestirilerde hakli olup olmadigini ve ayrica hem Hegel’in hem de Marx’in düsüncesinin varolusçu felsefe içinde degerlendirilebilecek yönlerini tartismaya açiyor. Hyppolite’in eseri, bu anlamda, Herbert Marcuse’nin Us ve Devrim’i (1941) ve György Lukács’in Genç Hegel’inin (1948) yaninda Marx ve Hegel iliskisine dair üçüncü büyük ana kaynak olarak görülebilir. “Hegel’in Fenomenoloji’sini okumus olmadan Kapital’i okumak kaçinilmaz bir sekilde bir dizi yanlis yoruma götürecektir.” Hyppolite’in, Marx’in Hegel’le olan iliskisine dair söyledikleri halen üzerinde düsünülmeye deger ve Marx ve Hegel Üzerine Çalismalar bu anlamda hem Hegel’in hem de Marx’in düsüncelerini kavramak açisindan önemli bir basvuru kaynagi sunuyor.