Linç, sadece fiziksel bir cezalandırma eylemi olmaktan öte sembolik,
psikolojik, ekonomik ve politik, toplumsal baskı ve sınırlamalara yol
açan bir kitle eylemidir. Bireysel bir husumet ya da öç almadan öte,
şiddetin toplumsal karakteri belirgindir. Linç, çoğunlukla kamusal
alanda bir gösteri biçiminde icra edilir ve seyirciye ihtiyaç duyar.”
Diler Bulut, Türkiye’de linç olgusunu, gerek sosyolojik açıdan, gerek
devlet rejimi açısından enine boyuna analiz ediyor. Hukuki pratiğe,
faillerin ve mağdurların algılarına, açıklama ve meşrulaştırma
biçimlerine eğiliyor.
Linç, Toplum ve Devlet, lincin toplumsal dinamiği, meşrulaştırma
kalıpları bakımından farklı yönlerini görmemizi sağlayan beş vakaya
odaklanıyor. 2010 yılbaşı gecesi Manisa-Selendi’de kahvehanede
sigara içme meselesinden çıkan münakaşa sonrası, Romanları hedef
alan linç saldırıları… 2014 Ekimi’nde İzmir’de, Kobani’ye yönelik
IŞİD saldırılarını protesto eden gruptan bir kişinin linç edilerek
öldürülmesi… 2015 Eylülü’nde Kırşehir’de bir “Teröre Lanet”
yürüyüşü sonrası HDP il binasının yanı sıra dört işyerinin yakılması,
32 ev ve işyerinin saldırıya uğraması... 2015 Eylülü’nde Muğla’da bir
şehit erin mahallesinde düzenlenen yürüyüşün ardından, peşmerge
kıyafetiyle fotoğraf çektirmesi nedeniyle mimlenen bir mahallelinin
evinden zorla alınıp dövülmesi ve kendisine zorla Atatürk büstü
öptürülmesi... 2015 Martı’nda İstanbul-Beyazıt’ta, yanında
köpeğiyle evine giden birisinin mahalleliyle basit bir kavgası gibi
başlayan olayın, lince dönüşmesi…
Güvenlikçi olağanüstü hal siyasetinin, şiddeti nasıl “tabana
indirdiğini” gösteren bir inceleme.
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli