Avrupa toplumlarında sanatın kurumsallas¸masının tarihi, sanatın
o¨zerklig?ini kazanmasının tarihidir. Ro¨nesans’ta tohumları atılan bu
o¨zerkles¸me su¨reci boyunca sanat, Kilise ile Saray’ın himayesinden
ve vesayetinden koparak bag?ımsızlas¸ır. Aynı su¨rec¸te kapitalizmin
yu¨kselis¸ine kos¸ut bir sanat piyasası o¨rgu¨tlenir. Bir yandan da sanat
tarihi ve sanat eles¸tirisi bas¸lı bas¸ına birer yazın tu¨ru¨ olarak gelis¸ir.
19. yu¨zyıla gelindig?inde, kendi bilgisini ve estetig?ini kendi ic¸inde
belirleyen, otoriteyi ve mes¸ruiyeti kendi mercilerinden devs¸iren bir
sanat alanı tes¸ekku¨l etmis¸tir. Ne var ki, bu alan bir yandan da piya saya ta^bidir; oysa varlıg?ını “ekonomi”nin inka^rı u¨zerine tesis etmis¸,
kendini “ticari” kaygıların reddiyle tanımlamıs¸tır.
Pierre Bourdieu, burada yayımladıg?ımız iki temel makalesinde,
sanat alanına damgasını vuran bu paradoksu masaya yatırıyor
ve “sembolik mallar”ın u¨retimindeki yapısal dinamikleri ortaya
koyuyor. Tiyatro, edebiyat ve go¨rsel sanat alanlarındaki saha
aras¸tırmaları u¨zerinden, ku¨ltu¨rel u¨retimin temel yasası olan
rekabetin nasıl is¸ledig?ini inceliyor. “C¸ıkar go¨zetmezlik”, “saf estetik”,
“sanat-ic¸in-sanat” gibi s¸iarların u¨stu¨nu¨ o¨rttu¨g?u¨ sembolik iktidar
mu¨cadelelerini go¨zler o¨nu¨ne seriyor. Randal Johnson’ın sunus¸ yazısı
ise Bourdieu’nu¨n c¸alıs¸malarını ve temel kavramlarını ele alıyor.
Yazar Adı
Pierre Bourdieu
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli