Klasik Türk Şiirinde Merkez ve Taşra

Devrimler, insanlik tarihinin daimi fenomenlerinden biri olagelmistir.  Toplumsal ve siyasal düzeni altüst eden dolayisiyla bir çesit siyasal kiyamet olan  devrimler  siyasal düsünce tarihinde ‘selamet’ten ‘felaket’e degisen bir anlam skalasi içinde degerlendirilmislerdir. Devrimi  ‘yeni ve daha iyi bir dünya’nin müjdeleyicisi olarak görenler devrimin atesini tutusturarak kötülügün kaynagi olarak gördükleri düzeni yikmaya çalisirken, devrimi yeryüzünü atese veren ve cehennem kapilarini açan bir felaket olarak görenler ise devrimlerin daha büyük bir kötülük üretmesi kaçinilmaz radikal ütopyalarina karsi daha iyi oldugunu düsündükleri düzeni ayakta tutmaya, mevcudu muhafaza etmeye çalisirlar.           Yasama ve yasanana bigâne kal(a)mayan  düsünce de dünyanin bu firtinali devrimci degisimlerine daima kulak kesilir, bazen lehte bazen aleyhte mücadeleye dahil olur. Liberal düsüncenin ünlü ismi John Locke ve muhafazakâr düsüncenin kurucu simasi Edmund Burke’ün  politik düsünce ve  metinleri de siyasal mücadele içinde ortaya çikmistir. Dolayisiyla onlar bir cepheye saldirirken baska bir cepheyi tahkim eden kisilerdi;  Locke, Sanli Devrim için, Burke ise Fransiz Devrimi’ne karsi yazmaktaydi. Iste elinizdeki eser  tarihsel baglamini dikkate alarak önce Locke ile Burke’ün devrim olgusuna yaklasimlarini  akabinde ise bu yaklasimlarin benzerlik ve farkliliklarini  ortaya koymaktadir. Eser içerigi ve konusuyla  siyasal düsünceye ve radikal degisim olgusuna ilgi duyan tüm okuyucular için faydali olacak bir çalismadir.