Du¨ş, du¨şu¨nce, du¨şence!
Du¨şu¨ncelerime hu¨kmu¨mu¨ geçiremiyorum, onlar boyuna, ardı ardına du¨şu¨yorlar, du¨şu¨yorlar, du¨şu¨yorlar zihnime... Akışı durduramıyorum. Zapturapt altına almak ne mu¨mku¨n! Du¨şu¨nceler iradi bir u¨retim değil, varit şeyler: du¨şen, du¨şu¨veren, gelen, geliveren şeyler! Du¨şsel bir sağanak, göksel bir armağan bunlar. Zihnime u¨şu¨şu¨yorlar, tıpkı çiçeğe u¨şu¨şen arılar gibi. Kar gibi gökten du¨şu¨yorlar u¨stu¨me u¨stu¨me, bu yu¨zden onlara du¨şenceler diyorum bazen.
Du¨ş’u¨nce, du¨şu¨ de içeriyor hem. Du¨şsel bir boyutu var du¨şu¨ncelerin...
Hem du¨şvari, gayriiradi ‘geliyorlar’ insana, varit oluyorlar kalbe, doğuyorlar içe... Hem de tıpkı du¨şler gibi gerçeklikten bir ‘kopuş’u ve du¨şmenin yarattığı bir sadmeyle de bir ‘yu¨kselme’yi temin ediyorlar.
Du¨şu¨nce, gerçeklikten bir kopup-yu¨kselmeyi ifade etmiyor mu bir bakıma?
Du¨şu¨nce du¨şu¨nce zihne, varit olan varit olunca kalbe, dolan dolunca içe kopup-yu¨kseliyoruz du¨nyadan. Uçmağa yu¨kselemesek de! Kopup-yu¨kseliyoruz ve belli bir irtifada askıda kalıyoruz bir an: Du¨nya ayraç içinde!
Yu¨kseliyorum, daha da, daha da ufak göru¨nu¨yor du¨nya gözu¨me. Yu¨kseliyorum, olanca karmaşasına karşın, daha bir, daha bir bu¨tu¨nlu¨k içinde kendini bakışıma veriyor du¨nya. Ama aynı zamanda o toparlaklık ufalarak bakışımdan gitgide yitiyor da.
Ben du¨nyadan değilim.
*
Edebi olanla felsefi olan arasında, dahası mensur olanla manzum olan arasında bir tereddu¨t, gelgit ya da geçişim olarak bu metinler, disku¨rsif du¨şu¨nu¨ş tarzından ve kavramsal felsefe yapma yordamından sıkılmış bir felsefecinin du¨şlem gu¨cu¨ ile anlağı birlikte-işletmeye matuf başka tu¨rlu¨ du¨ş’u¨nme temrinleri olarak da okunabilir pekâlâ.
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli