Geçmişin Gölgesinde Villette

Charlotte Bronte’nin kendi hayatindan yola çikarak yazdigi bu roman, hem yazarin en önemli kitaplarindan biri hem de çaginin gerçeklerini en iyi anlatan yapitlardan biri olma özelligini tasiyor. Lucy Snowe, genç yasta ailesini yitirince vatani Ingiltere’yi terk eder ve kita Avrupasi’ndaki Villette kentinde bir yatili kiz okulunda ögretmenlik yapmaya baslar. Lucy burada yalnizca geçmisin hayaletleriyle degil, geride birakmayi arzu ettigi, kaçindigi duygularla da yüzlesecektir. Okulu sik sik ziyaret eden Doktor John’a karsi içinde yeseren duygular, kendisine karsi hep zalimce davranan edebiyat ögretmeni Mösyö Paul ile Müdire Madam Beck ve Villette sosyetesiyle mücadelesi, okulun ögrencileriyle iliskileri Lucy Snowe’un kendini ve dünyayi tanimasinda büyük rol oynar. Protestan bir genç kadin olarak Katoliklerin dünyasinda tek basina verdigi yasam savasi Lucy Snowe’u nereye götürecektir? Lucy Snowe’un her zorlugu gögüsleyen güçlü karakteriyle bu sorulara verdigi yanit, mutlu sonla ilgili genel kabulleri altüst ediyor. Charlotte Brontë, çalkantili ve sürprizli bir yolculugu anlattigi son romani Villette ile Jane Eyre’de ulastigi edebi çitayi yükseltiyor. Brontë’nin bu otobiyografik romani, Viktorya dönemi Avrupasi’nda, sesini henüz kimseye duyuramayan kadinin tek basina ve dimdik ayakta durabileceginin kaniti. “Tehlike, yalniz ve belirsiz bir gelecek, mutlaka kasvetli ve kötü olmak zorunda degildir, yeter ki karakter saglam olsun ve yetiler kullanilabilsin; yeter ki Özgürlük bize kanatlarini ödünç versin, Umut bize yildiziyla rehberlik etsin.”