Bazi insanlarin vicdani vardir, içleri acir; sessiz kal(a)mazlar, görmezden gel(e)mezler. Yol ayrimlarinda tereddüt etmezler, bir kisilik edinme kaygisi güderler, sürüklenmezler, tavir alirlar. Hayatlarinin merkezinde bir tek kendileri yoktur, ötekini içerme bilgisini edinmek için çaba gösterirler, yorulurlar.... Uçurumun kenarinda yasarlar...
“Tarihin sonu“ ya da “çikar kisisinin dogasinda var; her sey alinip satilabilir“ söylemi “deger“in yerini“ fiyat“a birakmasina neden oldu.. Artik bir tek “ben ve sahip olduklarim“ var! Oysa hayattaki o karanlik uçuruma gözümüz ilistiginde elimizi tutacak birilerini aryor; adalet, esitlik, özgürlük istiyor; gelecegimiz hakkinda söz sahibi olmak- kendimizi gerçeklestirmek istiyoruz;. Seçimlerimizin fiyatini degil, bedelini ödüyor, aci çekiyoruz. Peki, insan ötekinin ayagi kaydiginda neden elini uzatir? Yol ayrimlarinda tercihlerini neye göre yapar?
Agnes Heller, ahlakin muhafazakarlara birakilmayacak kadar önemli oldugu gerekçesiyle kaleme aldigi ve dünyada ilk kez tek cilt olarak Türkçede yayimlanan Bir Ahlak Kurami’nda modern hayatlarin karmasikligi ve çesitligine hitap etmeyi basariyor: Soyutlamalarin, belirsiz önermelerin degil, somut hayatlarin içindeki insalarin izini sürüyor. Onun insanlari çalisan, seven, aci çeken, bocalayan ve tökezleyen, ama gene de “dogruyu arayan“ kisiler. Yazar, baskici ve göreci olmayan bir ahlak felsefesi üzerinde düsünürken seçimi bireye birakiyor; ötekinin çagrisini dinleyen, varolusunun sorumlulugunu üstlenen, bosluga atlayarak boslugun bilgisini edinen kisilere... Heller’in çalismasi, kurami, pratigi ve bireyi ustaca birlestiren kapsamli ve incelikli bir kilavuz; “yalan söylemeden otorite olunamayacagina“ dikkat çekerek duru bir dille ahlak felsefesinin ana konularini ele aliyor; Platon, Aristoteles, Kant, Hegel, Nietzsche, Kiegrkegaar, Marx, Heidegger, Derrida ve daha nice filozofla diyolaga giriyor. Genel Etik’te ahlakin kendisinin ne oldugu tartismasi kuramsal çerçeveyi çiziyor: duygular, töreler, kurumlar ve aklin ahlakin kaynagi olma iddialari sinanirken, toplum içinde adalet, esitlik, yasalar ve kurumlarin ahlaki rolüne dair kavrayislar sunuluyor. Heller, Bir Ahlak Felsefesi’nde kuramsal çerçevenin içini evrensel norm, ilke ve düsturlarla doldurarak yorumlamaci yaklasimi normatif yaklasimla bütünlüyor. Bir Kisilik Etigi’nde ise bu normlari pratige geçirecek bireyin kendisini inceleyerek, iyi hayat arayisiyla çerçeveyi tamamliyor. 2. Dünya Savasi’nda soykirimdan kurtulmus, sonralari Komünist Parti’den atilarak sürgüne gönderilmis olan Heller “güçlünün hakli kilindigi“ bir dünyayi anlatsa da, umudunu yitirmemis.. Hatirlayanlar, dinlemeyi umursamayanlar ve bosluga atlamayi düsünenler için...
(Arka Kapak)
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli