Aşılar, bağışıklık sisteminin patojenleri tanımasına, hazırlıklı olmasına ve onlarla vücudun savaşmasına destek olmakta, bu sayede vücudumuzu bu patojenlere bağlı hastalıklardan korumaktadır. Gerek dünyada gerekse ülkemizde bağışıklama hizmeti, aşıyla önlenebilir hastalıkların, ve buna bağlı sakatlık ve ölümlerin önlenmesi açısından en önemli ve maliyet olarak en etkili toplum sağlığı müdahaleleri arasında kabul edilmektedir. Sağlıkla ilgili kazanımlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal kazanımlar da aşılama programlarının başarısı olarak değerlendirilmektedir. Mart 2018 de yayınlanan Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporuna göre, son birkaç yıl içinde yüzde 85 civarında bir küresel bağışıklama oranına ulaşıldığı bu sayede yılda 2–3 milyon ölümün engellenebildiği ifade edilmektedir. Bağışıklama oranlarının hedeflenen düzeye yükseltilmesi ile yılda 1,5 milyon kadar daha ölümün önüne geçebileceğinin altı çizilmektedir. Bu doğrultuda ülkemizde de Sağlık Bakanlığı’mız büyük bir titizlik ve özveri ile çalışmakta ve uygulanmakta olan “Genişletilmiş Ulusal Bağışıklama Programı” ile aşı ile önlenebilir bulaşıcı hastalıkların engellemesi, dolayısıyla bu hastalıkların neden olduğu ölümlerin ya da kalıcı sekellerin engellenmesi amaçlanmaktadır. Aşı ile önlenebilir hastalıklar arasında başlıca kızamık, kızamıkçık, poliyomiyelit, tetanoz, difteri, boğmaca, menenjit, kabakulak, hepatit B, Hemofilus influenza tip b, pnömokok, tüberküloz sayılabilir.
Dünya çapında yürütülen aşılama faaliyetlerine rağmen, DSÖ ve UNICEF’in son verilerine göre 2018 yılında, dünya genelinde yaklaşık 20 milyon çocuğun kızamık, difteri ve tetanoz gibi hayat kurtarıcı aşıları alamadığı ve bu nedenle ciddi hastalıklar, ölüm, sakatlık ve kötü sağlık riski ile karşı karşıya kalındığı bildirilmiştir. Bugüne kadar ülkemizde uygulanan başarılı aşılama programları sayesinde, çocuklarımızın 2002 yılından itibaren çocuk felci, 2009 yılından itibaren ise yenidoğan tetanozu vakalarından tamamıyla korunduğu Sağlık Bakanlığımız tarafından bildirilmektedir. Ülkemizde son on yıldır her bir aşı, %95’in üzerinde başarılı aşılanma oranı ile uygulanmaktadır.
Yaklaşık yirmi yıl önce başlayan “aşı kararsızlığı-aşı reddi” nedeniyle, özellikle son yıllarda aşılama oranlarında düşüşler görülmekte olup bu durum aşı ile korunabilir hastalıkların sıklığında artışa yol açmıştır. Bu kaygı verici durum ne yazık ki ülkemizde de zamanla yayılarak aşı reddi vakaları ortaya çıkmış, Bakanlığımız 2017 Sağlık İstatistikleri Yıllığı’nda belirtildiği gibi 2011 yılında 183 iken, 2016 da 12.000 düzeylerine çıkmıştır. Bu retlerin temelinde aşı içeriğinde bulunan bazı kimyasalların çocukların gelişiminde ve sağlığı üzerinde zararlı etkileri olduğu yönündeki bilimsel içerikten yoksun söylemler bulunmaktadır. Aşıların yeterince tanınmaması, sağlık profesyonellerince ebeveynlere yeterince anlatılamaması ve sorulan sorulara tatmin edici yanıtlar verilememesinin bu şüpheleri desteklediği düşünülmektedir.
Bu kitap yukarıda bahsedilen bilgi eksikliklerinin tamamlaması amacı ile konunun bütün taraflarını (Resmi Düzenleyici, Akademi, Endüstri ve Uygulayıcı) kapsayacak şekilde kaleme alınmıştır. Detaylı bilimsel yorumlara girmeden ancak güncel, geçerli ve güvenilir bilgiler ile akıldaki soruları cevaplandırabilmek üzere sağlık personeli, eczacı, saha elemanı ve öğrencilere yönelik olarak hazırlanmış ve bir masaüstü kaynak olması planlanmıştır. Kitabın boyutu ve içeriği planlanırken okuyucuyu konunun detayları ile yormamasına, ana konulara referans kurumların kabul ettiği standartlar doğrultusunda cevaplar ortaya koyulmasına özen gösterilmiştir. İlk olarak ülkemizdeki mevcut aşılama programları, aşı ar-ge’si ve aşı ürünlerinden bahsedildikten sonra bağışıklama nedir, aşı antijeni nedir, aşı formülasyonu, aşıların üretimi, preklinik ve klinik kontrolleri ve ruhsatlandırılması prosedürleri, dağıtılması/saklanması ile ilgili bilgiler akademik, düzenleyici ve endüstri yönüyle açıklanmıştır.
Kitabımızın, ülkemizdek
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli