“O günler gitsin, bir daha geri gelmesin...“
Bu cografyada yasayan herkesin su ya da bu sekilde bildigi ama üzerinde konusmamayi tercih ettigi sakli yasamlar. Ermeni ve Hiristiyan iken Türk ve Müslüman olmus binlerce çocuktan biri:
Heranus ya da diger adiyla Seher.
Torunu Avukat Fethiye Çetin anneannesi hakkindaki gerçegi yillar sonra ögrendi. Anneannesinin akrabalari Gadaryanlara ise onun ölümünün ardindan ulasabildi. Konusacak çok sey, sorulacak çok soru vardi.
“Yasami boyunca akla hayale gelmeyecek zorluklara gögüs germis, çocuklarinin ve yakinlarinin karsisina çikan engellerle bas etmis bu kadin, gerçek kimligi söz konusu oldugunda neden kendini bu kadar çaresiz hissediyordu? Neden ailesini ve kimligini savunamiyor, isteklerinin arkasinda duramiyordu?
Anneannemin her aci hatirayi anlatip bitirirken tekrarladigi cümlede gizli belki de bu sorularin cevabi: O günler gitsin, bir daha geri gelmesin...
(Arka Kapak)
(...)
Çermik Hamambasi’na geldiklerinde azalmislardi. Küçülen kafile, orada mola verecek, ertesi gün yola devam edecekti. Küçük oglu Hirayr’i bir bohça ile sirtina baglayan Isguhi, yol boyu, arkalara düsmemek için adeta kosturarak yürüyor, diger çocuklari Heranus ve Horen’i de ellerinden simsiki kavramis iki yaninda sürüklercesine çekistiriyordu. Yol boyunca pek çok çocuk ölmüstü ama o, çocuklarini buraya kadar sag salim getirmeyi basarmisti. Yorgunluktan, açlik ve susuzluktan adim atacak mecalleri kalmamisti. Olduklari yere yigiliverdiler sonunda.
O sirada, etraflarini saran Çermikliler, ekmek ve su veriyorlar, karsiliginda altin ve ziynet esyasi istiyorlardi. Oysa açliktan avurtlari çökmüs bu insanlar, bütün paralarini, altinlarini ve takilarini ölüm yolculugunun daha ilk günlerinde yitirmisler ellerinde bir sey kalmamisti.
Bu zavalli insanlarin çevresinde birikenlerin sayisi giderek artiyor, toplananlarin bir kismi aciyarak bir kismi da igrenerek bakiyorlardi. Bir süre sonra izleyicilerden bazilari, çocuklari incelemeye, gözlerine kestirdiklerini almak için yakinlari ile konusmaya basladilar.
Çermik jandarma komutani oldugunu sonradan ögrendikleri atli bir jandarma onbasisi Heranus’a, Çermik’in Karamusa köyünden Hidir Efendi ise Horen’e talip oldular. Hirayr çok küçük oldugundan onun talibi yoktu. Isguhi, bütün yorgunluguna ve açligina ragmen, durumu kavrar kavramaz oturdugu yerden bir atmaca gibi firladi ve çocuklarini arkasinda sakladi. “Onlari kimse benden alamaz. Onlari vermem,“ diye öyle bir söyledi ki, bu söyleyisinde bütün dünyaya meydan okur gibi bir hali vardi. Isguhi’nin annesi Takuhi, yanlarina geldi ve Isguhi’ye çocuklarini bu adamlara vermesinin onlar hakkinda daha hayirli olacagini söyledi. Heranus, anneannesinin annesini ikna etmek için söyle dedigini duydu:
“Kizim, çocuklar birer birer ölüyor. Bu yürüyüsten kimse sag çikamayacak. Verirsen canlari kurtulur, yoksa ölecekler. Hepimiz ölecegiz. Hiç degilse onlar yasasinlar, ver.“
Heranus’un halasi Zaruhi de anneannesini destekledi. O da Heranus’un jandarma onbasisina verilmesinden yanaydi. Bu iki kadin Isguhi’yi ikna etmek için diller döktüler ama o nuh diyor peygamber demiyordu.
Bu tartisma sürerken ansizin üstlerine atlayan adamlar, Heranus’u ve Horen’i Isguhi’nin elinden kaptilar. Isguhi bütün gücünü toplayarak öne atildi ancak jandarma Heranus’u atina atmisti bile. Son bir hamle ile ata ulasti, bir eliyle jandarmanin ayaklarini, diger eliyle de Heranus’u yakaladi ve çekistirmeye basladi.
Bu kadindan kolay kolay kurtulamayacagini anlayan jandarma, kamçisini çikardi ve Isguhi’yi kirbaçlamaya basladi. Kirbaçin degdigi yerlerdeki dayanilmaz aciya ragmen Isguhi, Heranus’u simsiki kavradigi elini gevsetmiyor, bütün gücüyle kizini çekistiriyor, bir yandan da kizini birakmasi için jandarmaya kâh ileniyor kâh yalvariyordu.
O sirada, bes yasindaki Hirayr, çiglik çigliga aglamaya basladi. Hirayr’e de bir kötülük yapildigini düsünen Isguhi, bir an için basini sesin geldigi yöne çevirdi ve iste o anda jandarma atini mahmuzladi. Ok gibi öne firlayan at, üstünde H
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli