Bu eser bize maddi güç, teknoloji, bilim ve adaletin ellerinde yükselen büyük Türk-Islâm medeniyetinin, insa ettigi her mabedin tasinda, dokudugu her halinin dügümünde, ördügü her kilimin motifinde, resmettigi her minyatürün renginde ve yazilan her ferman ve berata vurulmus tugrada, kili kirk yaran bir hesaplamanin, renk, sekil ve ahenk ile resmedilisini anlatiyor. Bu kitap, içinde degerli mesrubati saklayan bir küpün, her türlü sizdirma ve bozulmaya karsi sirla kaplanmasi gibi Türk-Islâm medeniyetinin, Türk-Islâm sanatiyla nasil sirlandigini kulaklara fisildiyor, içerdigi sanat resimleriyle bu hakikati gözlerin tanikligina sunarak... Kitabin kapagini araladigimiz ilk andan itibaren adetâ bir selâtin camiinin cümle kapisindan giriyoruruz. Ardindan gözlerimiz ibadet sessizligiyle, her biri medeniyetimizin muhtesem birer yansimasi olan fotograflarin seyrine daliyor, kulaklarimizi minarelerden okunan segâh tekbirler oksuyor, bu tekbirlere, mehteranin kös ve nakkarelerinden yankilanan nagmeler karisiyor... Sanatin inceliklerine ait bilgiler, hikmetin, marifet ve ilimle harmanlanmis birer numunesi olarak beynimizin kivrimlarinda geziniyor. Hat sanatindan ebruya hilye-i seriflerden tugralara, fermanlardan ciltlere, heybelerden kilimlere, kündekâri minberlerden abanoz rahlelere, mezar taslarindan mevlide, devasa bir yapbozun birbirini tamamlayan parçalari, bizi içine aldigi ahenk helezonuyla bu dünyada varlik bulmus, fakat her hâliyle ötelerden sarkitilmis oldugu belli olan bir güzelligin içine itiyor. Bu güzellik bugün dahi gök kubbede hilâlin pariltisiyla tatli yakamozlar olusturarak, ufuk çizgisine dogru bir deniz edasiyla gözlerimizin önünde uzaniyor. Neylesin ki biraz mahzun, biraz mahçup, fakat yine de vakur... Ruhlarimiz, aharlanan kagitlarin eskidikçe daha da güzellsemesi gibi, Sedefkâr Mehmet Aga'nin Sultanahmed'ine, Koca Sinan'in Selimiye'sine teslim oluyor, gözlerimiz en saydam noktasina kadar, vitraylardan yayilan isik halelerine kapiliyor... Sadirvanlardan akan suyun siriltisinda, ezanlar okunurken sabahin alacakaranlik isiltisinda, sarimsi ve beyazimsi fildislerinden, ak ve kimizi mercanlardan ve hatta denizin dibinden çikarilmis amberlerden, tesbih taneleri Allahu Ekberlerimize taniklik ediyor... Derken Anadolu, Balkanlar, Asya, Afrika ve Avrupa, hayalimizde, ebru sanatindaki tekneye dönüsüyor ve her cami, her bedesten ve her kervansaray, ebruda tekneye serpilen boyanin dibe çökmemesi için özenle yerlestirilmis kitre gibi dogu, bati, kuzey ve güney istikametindeki genis daireye serpistirilmis birer medeniyetin kitresiymis... Yavanlasmis, rengi kaçmis dünyamizda buna ne kadar ihtiyacimiz var!
Yazar Adı
Mustafa Bektaşoğlu
Sayfa Sayısı
karışıkçokrenkli